Yapılan araştırmalar; ABD’deki ergenlerde tespit edilen metabolik sendrom oranlarının değişmediğini gösterdi. Ayrıca ergenlerin incelendiği başka bir çalışmada; kalp ve metabolizma ile ilgili risk faktörlerinden bazılarında, olumlu gelişmeler oldu.

Araştırmacılar; çalışma süresi içerisinde katılımcıların trigliserid düzeylerinde düşme, iyi kolesterolde (HDL) ise tespit etti. Buna bağlı olarak metabolik sendromun şiddeti de azaldı. Virginia Üniversitesi’nden Arthur Lee ve meslektaşları tarafından gerçekleştirilen çalışma; Pediatrics adlı tıp dergisinin son sayısında yer aldı. Çalışmada 1999-2012 yılları arasında yapılmış olan, Ulusal Sağlık ve Beslenme Araştırması anketlerinin verilerini kullandı. 12-19 yaş aralığında yer alan 5 bin 117 katılımcıyı değerlendirerek, metabolik sendrom sıklığı ve şiddeti tespit etti.

Metabolik Sendrom İle İlgili Ana Kriterler

Ergenlerde metabolik sendrom ile ilgili kriterler, erişkin tedavi paneli kriterlerinden yapılan bir uyarlama ile tanımlandı. Alttaki kriterlerden en az üçünün bulunması durumunda, ergende metabolik sendromun bulunduğu kabul edildi:

  1. Vücut Kitle İndeksi vki z değeri 1.645 ya da daha yüksek.
  2. Açlık kan şekeri 100 mg/dL ya da daha yüksek.
  3. Açlık trigliseridleri 110 mg/dL ya da daha yüksek.
  4. HDL düzeyleri 40 mg/dL ya da daha düşük.
  5. Tansiyon değerleri; boy, yaş ve cinsiyete göre, yüzde 90’a karşılık gelen dilimin üzerinde.

1999-2012 yılları arasında, metabolik sendrom sıklığı %9,83 oldu. Bu süre içinde, metabolik sendrom oranlarında belirgin bir değişim gözlenmedi. Ayrıca metabolik sendromun sıklığı cinsiyete göre de farklılık göstererek; erkeklerde %10,9, kızlarda ise %6,3 olarak açıklandı. Araştırmacılar; yakın bir zamanda geliştirilen Metabolik Sendrom Şiddet Puanı hesaplaması yöntemi ile, bu tablonun şiddetini tespit ettiler. Puanın yüksek olması, metabolik sendromun daha şiddetli ve erişkin yaşta tip 2 diyabet ve kalp damar hastalıklarına yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu gösteriyor. Zaman içerisindeki eğilimler; Metabolik Sendrom şiddetinin düştüğünü, açlık trigliseridlerinin azaldığını ve HDL düzeylerinin artığını gösterdi. Açlık kan şekeri ve kan basıncı değerlerinde bir değişiklik gözlenmedi. Metabolik sendromun sıklık ve şiddeti ile ilgili veriler temel alındığında; Metabolik Sendrom Şiddet Puanındaki düşmenin, HDL’deki yükselme ve trigliseridlerdeki düşme sonucunda ortaya çıktığı düşüncesi sürüyor.

Çocuklarda Metabolik Sendrom

Metabolik sendromun şiddetinin azaldığı süreçte; ergenlerde kalori alımı da azaldı ve beslenme şekli değişti. Örneğin; karbonhidratlardan sağlanan kalorinin azaldığı, doymamış yağ ve proteinlerden elde edilen kalorinin artığı tespit edildi. Buna bağlı olarak da HDL’deki artış ve trigliseridlerdeki düşüşün ortaya çıktığı düşüncesi çıktı.
Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen çalışma süresinde, katılımcıların kilolarında belirgin bir artış oldu ve bu durumun özellikle protein alımlarındaki artma ile ilişkili olduğu ifade edildi. Zira proteinden elde edilen kalori, yıllar içerisinde anlamlı bir artış göstermekteydi. Aynı süre zarfında, Amerikalı ergenlerde, oturarak vakit geçirmenin artığı da bildirildi. Katılımcıların fiziksel aktivite düzeylerinin yıllar içerisinde değişmediği, ancak kalori alımının azaldığı ifade edildi. Araştırıcılar “Oturarak yapılan işlerin artması nedeniyle kalori alma ihtiyacı azalıyor. Bu nedenle, kalori alımı azaldığı halde obezite sıklığı artmıştır.” şeklinde açıklama yaptılar.

Çocukluk çağında metabolik sendrom varlığı, yaşamın ilerleyen dönemleri için riskli bir durum ve ileride istenmeyen sonuçlara neden olması olasıdır. Ergenlerde bu durumun iyileşmesine öncülük eden faktörlerin anlaşılması tedavide sürekliliği sağlayacak ve gelecek nesiller için sağlık alanında uzun vadeli olumlu sonuçlar elde edilmesini kolaylaştıracaktır.

* Trigliseridler: kanda bulunan ve yağ taşıyan parçacıklar.
** HDL kolesterol: Kalp-damar hastalığı gelişme riskini azaltır. “iyi kolesterol” olarak da tanımlanır.