Metabolik Sendrom, çağımızın en zor başa çıkılan sağlık sorunlarından birisi olup, eşlik eden hastalıklar da göz önünde bulundurulduğunda çok ciddi bir maluliyet, iş gücü ve finansal kayıp nedenidir. Özellikle son dönemlerde ortaya çıkmaya başlayan Bariatrik ve Metabolik cerrahi ameliyatları ile artık çok sayıda metabolik sendromlu birey yepyeni bir hayata kavuşmakta. Ancak bu yenilik, sihirli bir değnek dokunuşu gibi birden bire gerçekleşmiyor. Bu sabır gerektiren değişim sürecinde, hastaların ve sağlık ekibinin en önemli odak noktalarından birisi de “beslenme” konusu.

Bariatrik ve metabolik cerrahi kliniğinde görev alan diyetisyenin üzerine düşen çok sayıda sorumluluk bulunmaktadır. Ameliyat öncesi dönem, ameliyat sonrası erken dönem ve takip eden uzun dönemde hastaların beslenme açısından bilgilendirilmesi diyetisyenin görevidir.

Ameliyat öncesinde tüm bariatrik ve metabolik cerrahi hastalarının kafasında birtakım sorular oluşur, “Sürekli açlık mı hissedeceğim?”, “Ne kadar süre sıvı gıda ile besleneceğim?”, “Bir daha asla eski yediklerimi yiyemeyecek miyim” gibi. Ameliyattan önceki hazırlık döneminde diyetisyen, hastalar ile hasta odasında bilgilendirme görüşmesi yapar. Ameliyattan sonraki dönemde uygulanması gereken beslenme kurallarından bahseder ve hastaların sorularını yanıtlar.

Hastaların ameliyat için hastaneye yattıkları andan taburcu oldukları ana kadar hasta odasında yedikleri menülerden diyetisyen sorumludur. Bu süre zarfında hastanın diyetine uygun yemek servisi alması sağlanır ve tüketim toleransı gözlemlenir. Bireyin ihtiyaç duyduğu günlük enerji ve besin öğelerini aldığından emin olunur. Aksi durumda yetersiz besin öğelerini karşılamaya yardımcı olacak takviye besin destekleri eklenir.

Ameliyat sonrasında hastaların beslenme düzeninde önemli değişiklikler olur. Bu noktada hastalar ameliyat gününden itibaren birkaç ay sonrasına kadar devam edecek bir değişim sürecine girmiştir. Yapılan ameliyatın türüne ve hastanın tüketim toleransına göre beslenme önerileri verilmesi yine diyetisyenin görevidir. Her hastaya taburcu olmadan önce ameliyat sonrası beslenmeye dair sözlü ve yazılı eğitim verilir. Bu aşamada hastaların zihnini kurcalayan, “Ne zaman kola içebilirim?”, “Ne zaman alkol alabilirim?”, “Ne zaman acı biber turşusu yiyebilirim?”, “Yemeklere salça koyabilir miyim?”, “Hangi yağları tüketmem sağlığım açısından iyidir” gibi sorular yanıt bulur. Ameliyat sonrası başarıda beslenmeye gösterilen özenin ne kadar büyük bir payı olduğu hastaya anlatılır, diyet uyumu konusunda motivasyon sağlanır.

Hastalar taburcu olduktan sonra evde belli bir süreye yayılan sıvıdan katıya geçiş diyeti uygularlar. Bu süreçte beslenme ile ilgili danışmak istedikleri konular olabilmekte, böyle anlarda telefon, mesaj ve e-posta yoluyla diyetisyene danışmaktadırlar. Ayrıca ameliyat sonrası yapılan periyodik kontollerde hastalar kan tahlilleri ile beraber hekim ve diyetisyen ile görüşmeler yaparlar. Her görüşmede hastanın gıda toleransı, gıda alımı, beslenme tutum ve davranışları yanı sıra besin tercihleri sorgulanır. Ayrıca, vücut ölçümleri değerlendirilir ve karşılaştırılır. Vitamin, mineral, protein veya enerji tüketiminde yetersizlik olması durumunda beslenme önerileri verilir ve motivasyonun tekrarı sağlanır.
Ameliyat öncesi ve sonrasında belirli periyodlarla hastalara besin tüketim sıklığı anketi uygulanarak beslenme durumu saptaması yapılmalıdır. Ameliyat ve sonrası süreçte gerek yüz yüze görüşmelerde, gerekse çeşitli iletişim araçları ile yapılan paylaşımlarda hastada saptanan olumsuz veya olağan dışı beslenme davranışı diyetisyen tarafından hekime aktarılır. Ameliyat başarısını düşürebilecek herhangi bir sorun multidisipliner ekip tarafından çözüme kavuşturulur.

Bariatrik ve Metabolik cerrahi ekibinde diyetisyenin bulunması, ameliyat olmuş hastaların bu süreci daha rahat geçirmesinde, ameliyata daha kolay hazırlanmasında, ameliyat başarısının daha yüksek olmasında ve yakalanan iyi metabolik durumun devamının sağlanmasında hayati öneme sahiptir. Değişime adapte olmak şüphesiz ki destek alarak daha da kolaylaşacaktır. Hastaların düzensiz ve dengesiz bir beslenme biçiminden sağlıklı beslenme biçimine geçişi, sadece gıda alım miktarının azaltılması ile gerçekleşmez. Bunun yanı sıra doğru beslenmenin nasıl yapılacağı bireylere anlatılmalıdır. Verilen bilgilerin iyi anlaşıldığından emin olunmalıdır. Beslenme önerileri verilirken hastanın sosyoekonomik ve psikolojik durumu, aile ve iş yaşantısı gibi konular göz önünde bulundurulmalıdır. Bunlara ilaveten hastaların uyum düzeyi takip edilmeli ve gerektiğinde motivasyon artırıcı görüşmeler yapılmalıdır. Metabolik ve antropometrik hedeflere ulaşıldığında ise, mevcut durumu koruma ve geliştirmeye yönelik destek verilmeli, besin tercihleri konusundaki doğru bilgiler sık sık hatırlatılmalı, kazanılan doğru alışkanlıkların da devamı sağlanmalıdır.

Dyt. Ayça Dokur
Metabolik Cerrahi Kliniği, İstanbul